Logo

Kıbrıslı Yurtseverler

Kıbrıslı Yurtseverler olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Antonio Guterres'e iletilmek üzere bir açık mektup hazırladık. Amacımız, 17 Mart'ta Cenevre'de başlayacak zirve öncesinde Kıbrıslı Türkler’in sesini ve taleplerini duyurmaktır. Aşağıda tam metni bulunan mektubu onaylayarak sesimizin daha gür çıkmasını sağlayabilirsiniz

350+

İmza Toplandı

Sayın Genel Sekreter, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslı Türk vatandaşları olarak, sizin insiyatifiniz ile, Mart ayında İsviçre’de yapılması öngörülen, “Beş Artı Bir Gayrıresmi Kıbrıs Zirvesi”nden çok ciddi endişeler duymaktayız. Türkiye’nin 1974 yılı sonrası adanın kuzeyine Cenevre Sözleşmeleri’ne aykırı olarak, sistematik bir biçimde nüfus taşıyarak demografik yapıyı bozması ve Kıbrıs’ın kuzeyinde sürdürmekte olduğu kolonizasyon süreçleri, Kıbrıs Türk Toplumu’nun siyasal iradesini özgürce ortaya koymasını engellemektedir. Bilindiği gibi, adanın kuzeyinde, 2020 yılında gerçekleştirilen son toplum liderliği seçimine Türkiye yetkilileri tarafından yapılan pervasızca müdahaleler ile Ersin Tatar, Kıbrıslı Türk toplum liderliği koltuğuna oturtulmuştur. Bu gerçekler ışığında, Mart ayında yapılacak zirveye Kıbrıs Türk Toplumu’nun gerçek iradesinin yansıtılmayacağı açıktır. Kıbrıslı Türklerin zirvedeki sözde temsiliyetini kabul etmiyoruz. Türkiye’nin talimatları doğrultusunda, Ersin Tatar’ın yapılacak görüşmelerde “iki ayrı eşit egemen devlet” talep etmesi, adamızın kalıcı olarak bölünmesi anlamını taşımaktadır. Kıbrıs Cumhuriyeti antlaşmalarında adanın bölünmesi veya başka bir ülke ile birleşmesi kesinlikle yasaklanmasına rağmen, Türkiye yetkilileri ile Ersin Tatar’ın bu taleple masaya oturmaları, altına imza koydukları uluslararası antlaşmaların açıkça ihlal edilmesi demektir ve asla kabul edilemez. Geçmiş süreçler dikkate alındığında, çözüm görüşmelerinin sonuçsuz kalması, iki toplumu birbirinden daha da uzaklaştırmakta ve süreci bir suçlama oyununa dönüştürmektedir. Görüşmelerin sonuçsuz kalmasını bahane ederek, Kıbrıs Türk Toplumu’nu Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki toplumsal haklarının gerisine götürecek yeni bir statüyü reddediyoruz. Çözüm sürecinin sonuçsuz kalması, Türkiye’nin, Ada’nın kuzeyindeki kolonicilik faaliyetlerini ileriye taşımasının önünü açacak ve Kıbrıs Türk Toplumunun toplumsal yokoluşunu geriye dönülemeyecek bir noktaya getirecektir. Bu süreç, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Yeşil Hat boyunca Türkiye ile doğrudan bir sınıra sahip olmasına ve Kıbrıs Türk Toplumunun Kıbrıs Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’nden kalıcı olarak dışlanmasına da yol açacaktır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslı Türk vatandaşları olarak Kıbrıs’ta çözüm ve barış istiyoruz! Kıbrıslı Rumlar ve Ada’nın diğer etnik kökenden vatandaşlarıyla birlikte yaşamak istiyoruz. Ada’nın önce “taksimine”, daha sonra da kuzey yarısının Türkiye’ye ilhak edilmesine yol açacak “iki egemen devlet”li çözüm safsatasını reddediyoruz. Kıbrıs Sorunu’na, Birleşmiş Milletler’in arabuluculuğunda bugüne kadar devem eden süreçlerde, iki toplumun uzlaştığı çerçevede acilen çözüm bulunması, bu çözümün tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlik temelinde olması, Federal Kıbrıs Cumhuriyetinin, vatandaşlarının serbest dolaşım, serbest yerleşim ve serbest mülk edinme haklarını da içerecek şekilde tüm insan haklarını güvence altına alması temel talebimizdir. Bügüne dek garantör devletlerin varlığından sadece zarar gördüğümüzü dikkate alarak, hiçbir yabancı gücün Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olmasını kabul etmiyoruz. Varılacak anlaşmanın tek garantörü Kıbrıslıların dostluğu ve kardeşliği olacaktır. Kıbrıs’ın bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün korunması, ayrıca adamızın mümkün olan en kısa sürede askersizleştirilmesi de taleplerimiz arasındadır. Çözüm süreci devam ederken, Kıbrıs Cumhuriyeti yetkililerinin, Kıbrıs Türk toplumunun Kıbrıs Cumhuriyeti ile olan bağlarını güçlendirecek, özellikle sağlık, eğitim, kültür, ticaret ve iş yaşamı alanlarında, bazı adımlar atmalarını teşvik etmenizi sizden talep ediyoruz. Atılabilecek adımların başında Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti sağlık sistemine entegre edilmesi gelmektedir. Kıbrıslı Türkler, tıpkı diğer vatandaşlar gibi, bunun için gereken maddi katkıyı yapmaya hazırdır. Ayrıca, ara bölgedeki uygun bir alanda, ilkokuldan lise son sınıfa kadar eğitim verecek iki toplumlu bir devlet okulunun açılması ve Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların aynı okulda, ortak Kıbrıslılık değerleriyle, ırkçı söylemlerden arındırılmış, bilimsel bir eğitim alması, geleceğimizi teslim edeceğimiz yeni kuşakların yetişmesi için büyük bir ihtiyaçtır. Bu ve benzeri adımlar, Ada’daki toplumları birbirine yakınlaştırarark çözüme çok büyük katkı yapacağı gibi, iki ayrı devlet türü bölücü tehlikeleri de ortadan kaldıracaktır. Saygılarımızla,